Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

14 Mayıs 2016 Cumartesi

Ne Soğuk Şeysin Sen Ölüm

Dünden beri daha düşünür oldum ölümün varlığını. Bir anda dünyadaki her türlü varlığın sona eriyor. Söyleyeceğin sözlerin, yiyeceğin yemeklerin, gideceğin yerlerin bir anda yok oluyor. Planların varsa işte o anda yok artık plan mlan, gömülüveriyor toprağa seninle. Kimse de bilmiyor bunları. Emek verdiğin şeyleri kimse bilmiyor, hayalini kurduğun şeyleri seninle derinlemesine konuşmayan insanlar bilmiyor. Nasıl bilirdiniz sorusuna, ayıp olmasın ya da rutinleşmiş bir cevapla, iyi bilirdik. 

Heyhat, di'li geçmiş zaman mı olduk. Bu beni üzüyor mu korkutuyor mu bilmiyorum. Tuhaf bir şey. 

25 yaşındaki vinç operatörünün, vinç kullanırken ölmesi, hakkını helal et diyerek anne babasından helallik isteyen gencecik adamın ölmesi, küçücük çocukların denize düşerek boğulması, şarapnel parçalarıyla acı çeke çeke ölmesi, kanserin o küçük bedenlere verdiği tahribatın acısı... Ne bileyim işte bunlara çözüm olamamak mı, görüp böyle mal gibi durmak mı acı veriyor anlamıyorum açıkçası. Bir şeyler acı veriyor be Adem bir şeyler. 

Ne soğuk bir yüzü var ölümün. 

Hayallerin yok olduğu, yokluğa alışmanın ne demek olduğu, gözünün arkada kalmasının ne manaya geldiğinin hissedildiği bir şey galiba ölüm. 

Şu vakitte şunu yapmam lazım, beraber yaparız değil mi?
En büyük hayalimi bir gün gerçekleştireceğim! 
Çocuğumun okulu, evliliği, ilk torunum...
Daha çok seveceğim herkesi.
Sigarayı bırakacağım ilerde...

Yok işte yok. İlerisi yok arkadaşım. Şu an var. Öldün mü her şey seninle ölüyor bitiyor. Nokta yani dahası yok. 

Seviyorsan şimdi sev. 
Özledinse şimdi ara sor.
Canın mı çekti bir meyveyi şunu bunu şimdi yap. 
Gitmen mi gerek bir yere şimdi git. Niye duruyorsun ki?
Ağlamaktan da çekinme, gülmekten de, sevmekten de. 
Hele sevdiğini söylemekten hiç çekinme. Yahu illa aşık olduğun birine mi sevdiğini söylersin; anan baban, kardeşin, arkadaşın, kardeşim gibi dediğin arkadaşın yok mu, söyle ulan, dilin mi eksilir, sözcüklerin mi tükenir. Söyle işte.

Bir de öldükten sonra güzel şeyler bırak arkana. Güzel olan değil gülen yüzün kalsın. Samimiyetin, sevgin kalsın. Yaptığın masa, sandalye, biblo kalsın. İlle de bir not yaz kenara bir yerde bir notun kalsın. Sana yazılan güzel notları da atma, biriktir. Öldükten sonra bulursa birisi okur da senin ne güzel bir insan olduğunu, senin de sevilecek, sevilmiş bir insan olduğunu görsünler, anlasınlar seni başkalarının dilinden. 

Babam ben küçükken öldü, sesini dahi hatırlamıyorum, boyu posu hiç aklımda yok, hayal meyal. Ancak yazdığı bir defter var, kendi yazısıyla, şiirler var, mektuplar var, hiç tanımadığım bir babanın cümleleri var. 

Ölüm var da... Güzel hatırlanmak da var. 

Nasıl ölürüz bilmiyorum ancak güzel hatırlanalım. 

İlle de sevelim; sevdiğimizi söyleyelim üstüne basa basa. Sarılın ya birbirinize. Arkadaşlarınıza sarılın, çocuğunuza kokunuzu içine nakşedene kadar sarılın, saçlarına dokunun eliniz eskimez ya. Dokunarak sevin. İlle de sevin.

Hepinizi ne kadar sevdiğimi bilirsiniz. 





11 Mayıs 2016 Çarşamba

Susmamak gerek bu alemde; gönül ne diyorsa dile gelmeli; ne varsa kötülük gizlilikte var.
Ne kadar açıksınız alemde insan olmakla.

Tuhaf Bir Durum Bu Bencillik

Milletin amma derdi var be Adem. 
Herkes her yerde, her zaman kendi derdinde. Kendi derdinin büyüklüğünde, senin derdin dert midir benim derdim yanında tınısıyla yaşamakta. E bu normal. Ne bekliyorsun ki denilebilir. 

Olayı bencilliğe, fedakarlığa, değer vermeye bağlayacağım da konuya giriş yapamadım. Belki bu mevzuya giriş yapmadan girmek gerek. 

Hepiniz bencilsiniz. Ben de bencilim. Yıllarca, sen önemlisin, senden başkasının bir önemi yoktur, hayat senin hayatın, sen istemezsen, sen şöyle, sen böyle diye diye bencil bir ruha büründük hadi hayırlı olsun. Belki de bu bir sosyal savaş politikasıdır. Bunu da ayrıca düşünmek lazım.

İnsan sencil olduğu kadar karşısındaki insandan sencillik bekliyor, fedakar olduğu kadar fedakarlık bekliyor. Bu tür şeyleri beklememek lazım be Adem. E insanız neticede bu hisler olmadan da olmuyor işte. 

Kısa keseyim mevzuyu belki sonra yine konuşuruz. Bencil olmamak lazım. Beklentisiz olmak lazım. İnsan olmak esas mesele. Temiz insan olmak. Temiz insan nedir tanımlatma bana. Yap bir çerçeve ahlaksal değerleri içeren. Al bütün değerlerini ölç tart biçimlendir, sonra neresindesin bu çerçevenin, al sana temiz insan olma ölçütü. 

Ve insanlar öldürülüyorken, 
ahlaksız olmayı, 
bencil olmayı, 
hep banacılığı, 
ben en mükemmelimciliği, 
vurdumduymaz olmayı 
                                          kabul edememekteyim. 

14 Ocak 2016 Perşembe

Sen Üzülme Diye Sana Yalan Söyleyeyim

 O kadar samimi bir alemde yaşamaktayız ki her yanımız samimiyet kokuyor.

Güven konusunda zaten tavan yapmışız.

Oooo her yer güven her yer samimiyet...

Herkes güven ve samimiyet bekleyen taraf olmuş, almış başını gitmekte.

Pek tabi normal değil mi bu durum; evet evet normal.

Çünkü insan güven ve samimiyet beklemektedir. Bu unsurlar olmadan insanın yaşamı sallantılı geçecektir, denizdeki tekne gibi.

İlişkileri sürdürmek için de bahsettiğimiz duygular olmalı. Olmazsa olmaz unsurlar bunlar bana göre.

Samimi olmaktan geçer güvene giden yollar. Eğer karşınızdaki kişi ya da kişilere karşı samimi değilseniz, ortaya gelip geçici bir muhabbetten başka hiçbir şey çıkmaz. 

İlişkileri düzenlemek ya da kurtarmak için ufak tefek de olsa yalanlar söylenir. Benim söylediğim de olmuştur;

Senin söylediğini bildiğimiz gibi. 

"Sen üzülme diye sana yalan söyledim." 
"Sen bunu bilmedin."
"Ben o yalanla yaşadım."
"Tek maksadım sen üzülme diye düşünmemdi."

Sevdiğiniz, saygı duyduğunuz birilerine neden yalan söyleme ihtiyacı hissedersiniz? Hadi birkaç maddeyi kendi yalanlarımdan yola çıkarak sıralayayım;

Sen neden sıralamıyorsun?

  • Sana karşı hata yaptım. Bu hatanın aramıza mesafe koyacağından endişelendim. Endişelendim
  • Özür dilemek zor geldi.

  • Sana tam anlamıyla inanamadım.
  • Yalan söylemek gibi bir düşüncem yokken, ağzımdan çıkıverdi, geri dönemedim.
  • Yatsıya kadar yanacak mumum vardı.
  • Hayatıma dair bazı şeyleri bilmeni istemiyordum. Bana bakış açın değişecek sandım.
  • ...


Saymaya başlayınca o kadar çok şey geldi ki aklıma bir yerde durması gerekti bu yalancının.

Şunu düşünürüm hep, yalan söyleyeceğime, sana gerçekleri pat diye söylemek yerine, güzel bir üslupla anlatsam, bana olan inancın, güvenin, sevgin, samimiyetin ve de o güven daha çok kenetlenmez mi gönlümde/gönlünde. Elbette kenetlenir, belki artar, belki dünyada hiç olmadığım kadar insana yakışır şekilde yaşamanın temiz hazzını yaşarım.

Hiçbir yalan, açıkça ve ahlaklıca söylenmiş bir sözden daha sahiplenilesi değildir. Bu benim fikrim tabi. 

Şarkıda ne diyordu "bana yalan söylediler, kaderden bahsetmediler." Ne bileyim, basit de olsa bir yalan kaderinizin/kaderimizin yörüngesinden şaşmasına sebep olacaktır. 

Dostluklar kolay kolay kurulmuyor Adem. Adem ne mi, samimi yazalım dedik be dostum. Hiçbir dostunuza, size değer veren birine, dünyada kolay kolay elde edemeyeceğiniz birine/birilerine ister pembe, ister küçük, ister sempatik yalanlar söylemeyin. Zira küçücük bir yalan koca bir dünyadan mahrum kalabilecek olma ihtimalimizi artırabilir. Arttırmasın, yok olsun yalanlar dolanlar, hapishanesi olan Yusuf'un kuyusunda. 

Değer verdiğiniz insanlar, sizin her halinize değer verir, inanır size, her halleri samimiyet ve her halleri güvendir. 

Bize güvenelim, size güvenelim insanlığımız yücelsin. 
Belki gittiğimizde çok çok uzaklara, adımız anılır insanlığımızla.

Yunus'un dediği gibi "Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz." 



13 Ocak 2016 Çarşamba

Yürüdüğüm bu yolda sana ihtiyacım var


Sosyal bir varlığız. Etkileşim halindeyiz. Senin halin beni, benim halim seni etkiler.
 Aynı zaman dilimi içerisinde farklı bir dünyada yaşamaktayız. Senin yaşadıklarını ben, benim yaşadıklarımı sen anlamayabilirsin. Fakat hissedersin. İnsan etrafında olan biten her şeyi anlama ve hissetme yetisi ile donanımlıdır. Bilme ve anlama kabiliyeti bize mahsustur.
Yaşadığımız her şey bizim için birer tecrübe. Doğrularımız ve tezatında olan şey yanlışlarımız, kazandıklarımız ve tersi halde aklımıza gelen şey kaybettiklerimiz, birer tecrübe. Buradan her şeyin zıttı ile var olduğu düşüncesi hasıl olmakta. Zıtlıklar aleminde var oluşumuzun hikayesini öğrenmeye çalışıyoruz. Her çalışma ,bir tecrübe satırı, gönül defterine yazılan.
Bilirsiniz, yola çıkarken yanımıza, yolda bizim için gerekli olan ne var ne yok alırız. Gereksiz şeylerin ağırlığı da olur bazen yanımızda. İşte bu bir sonra ki yolculukta yanımıza almamamız gerekenlerin oluşması için bir deneyim.
Kimi zaman farkında dahi olmadan bilmediğimiz bir yola gireriz. Gerek sosyal hayatta, gerekse iş hayatında. Nerde duracağımızı, nasıl hareket edeceğimizi bilemeyiz. Ay ışığına tutulmuş baykuş gibi dururuz. Durmakta bir eylemdir, vakti gelince hareketin anlam kazandırmasıyla.
İşte bu yolculukta bizimle birlikte hareket eden insanlar vardır. Olmalı birileri. Bizden daha önce adımlar atmış, düşmüş, bacağı parçalanmış, kalbi kanamış, gözyaşlarından nehirler oluşmuş, kendi selinde boğulmuş ve nihayetinde varlığını attığı sağlam adımlarla hayatını sürdürebilmiş birileri olmalı.  İşte bu kişiler bizim sergüzeştimizde bize bir dayanak, karanlıkta bir ışık, sırtımızda bir destek olarak varlığını sürdürürler.

İnsan sosyal bir varlık. Paylaşmayı sever. Yaşamı paylaşmayı, hikayesini paylaşmayı sever, destek olmayı, kendi yaşadığı sıkıntıları başkası yaşamasın diye hikayesini paylaşmayı sever. Kendi sesini bulurken yaşadığı zorlukları, kolaylıkları anlatarak, kendi sesimizi bulmamıza yardımcı olur.
Ve bu sebeptendir ki benim hayatımda varlığımı sürdürebilmem için sana ihtiyacım var. Sana ihtiyacım var, düşecek olsam elimden sımsıkı tutan birinin olması gerekli. Attığım bir adımın sonrasının çamurlu ya da dikenli veyahut gül bahçesine çıkacağını söyleyen birileri olmalı. Benim sergüzeştimde, hikayemin anlatıcısı olmam için sesimi bulmama yardımcı olacak birilerine ihtiyacım var. Bu sensin. Senin yaşadıkların, benimle paylaştıkların, benim iç sesimi bulmama rehber olacak varlıklar. Bu sebepten dolayı bana ve çevrene karşı kayıtsız kalma. Sana ihtiyacı olan herkesle hikayeni paylaş. Herkesin kağıdı kalemi silgisi olmaya çalış.  Ve biterken hikayen, hikayenin son cümlesi ardında bıraktıklarının seninle ilgili söyledikleri olsun. Senin kitabının son paragrafı, ışığın, gülümsemen, zaferin, başarısızlıkların ve hep insanların kalbine o güzel dokunuşların olsun. Senin hikayen, benim hikayemin sesini bulmama rehber olsun.

Hatalarım oldu ve bunları nasıl göğüsledim, hatalarım benim için neyi ifade ediyor


Yaşadığım bunca sene boyunca birçok hata yaptım; en az sizin hatalarınız kadar. Kimini isteyerek, kimini düşünmeden, kimini fark etmeden yaptım.
Peki, ne demekti bu hata ve ben neden bu hatayı yapmaya devam etmiştim, devam ediyordum. Durdum ve uzun uzun düşündüm. Benim hayatımda hata dediğim şeyi tanımlayan kelimeler nelerdi?
Hata, genel geçer kurallara uymama haliydi; 
Hata, bunca yıllık yaşamımda doğru dediğim yanlışları savunmamdı;
Hata, başkalarının doğrularına ve söylediklerine sonuna kadar incelemeden inanmamdı; 
Hata; her şeyin üstesinden tek başıma gelebilirim diye diretmemdi;
Hata; yeteneklerimi bir kenara bırakıp sıradan bir hayatı seçmemdi;
Hata, kişileri çok çabuk kabullenip onları sorgulamadan inanmak ve onlara güvenmekti;
Ve daha bir çok şeydi hatanın tanımı Adem’in dünyasında!
Bu hatalarla nasıl başa çıktım
Öğrenmekle başladı hatalarımla başa çıkma zamanlarım;
Öğrendikçe doğruyu, attığım her adımda daha sağlam hissettim kendimi;
Tanımaya başlayınca insanları, onlara verdiğim değerin ölçüsünü dozunda kullanarak en aza indirmeye başladım hatalarımı;
Fevri davranmayarak;
Daha çok susarak; susmayı öğrenerek;
Daha çok dinleyerek; dinlemeyi öğrenerek;
Dinle, bu ney neler hikâyet eder,
                             ayrılıklardan nasıl şikâyet eder.
Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryâdımdan
                             erkek ve kadın müteessir olmakta ve inlemektedir.

Ve dahi anlayarak; aslında yaşamın da varoluş nedenlerinden biri olan karşındakini anlamaya başlayarak; anlamanın, duymak demek, görmek demek, dinlemek demek olduğunu, kısacası bilmek eylemini harekete geçirerek hatalarımla başa çıkmaya başladım.

Hatalarım benim için neyi ifade ediyor
Hatalarım benim için yaşadığım her anı;
Hatalarım benim için karşımdaki insanın varlığını/yokluğunu;
Hayat karşısında ne kadar yalnız olduğumu;
Yalnızlığın bir hesaplaşma süreci olduğunu;
Kırılan kalbin aslında kendi kalbim olduğunu;
Hatalarım benim için değer vermeyi;
İfade ediyor;
Ve yaptığım hatalardan;
Saygı duymayı öğrendim;
Kendime, sana, ona ve bir diğerine;
Güvenmeyi/Güvenmemeyi;
Karşılaştığım herhangi birine ha deyince güvenmemeyi, güven kriterlerimin oluşmasını sağladı. Güven önemlidir, güven olmayan hiçbir ortamda başarı elde edilemez;
Hayatta kimseye güvenmeyeceksin' demek saçmalıktır inan. Ama kime 'iki defa güveneceğini' hesaplamalı insan.
                                                                                                              Victor Hugo

İnanmayı/inanmamayı;
Kendime inanmayı öğrendim; yaşarken nasıl yaşamam gerektiğini öğretti; inanmamayı söylenen her söze, her sözün birkaç kere düşünülüp hayatıma ne katacağına inandıktan sonra ardında durmam gerektiğini;

Ve ağlamayı öğretti hatalarım bana; belki ruhumu arındırır diye kalbimin söyleyemediklerini gözümden döktüğünü öğretti.

Hatalarım bana yaşamda var olabilmemi, hatalarım bana seni, seni, seni bilmeyi, fark etmeyi öğretti.
Uzun lafın kısası hatalarım benim öğretmenim oldu!